YouTube

  • DOLAR
    %0,15
  • EURO
    %-0,32
  • ALTIN
    %0,22
  • BIST
    %3,10
Korku imparatorluğu

Korku imparatorluğu

Doğası gereği, insan bedeninde sadece iki duygu vardır. Biri “sevgi” diğeri ise “korku”dur. Diğer tüm duygular bunların türevidir.
Merhamet, yardımseverlik, vefa gibi duygular sevgiden, dedikodu, nefret, öfke ve aşağılama gibi duygular da korkudan doğarlar. Dolayısı ile bir şey ya sevgidir ya da korkudur. Sevgiyle doldurulamayan her alana da korku girer. Sevgi duygusu ve enerjisi insan bedeninin yegâne yakıtıdır. 
Korkulardan arınmak için de anahtar yol, korkuları sevgiye dönüştürmektir. Düşük ve bozuk bir enerjiyi, yüksek ve düzgün bir enerjiye çevirmek olarak da düşünebilirisiniz. Söz konusu bu değişim sağlandığında, insan ideal durumuna kavuşmuş demektir. Sevgi eksikliği, her türlü sorunun ister sağlık olsun, ister maddi olsun, ister ilişki olsun, isterse de başarı olsun hepsinin altında yatan kaynaktır.
Toplumu yönetmenin, onları ikna etmenin de iki yolu vardır: Bunlardan ilki korku ikincisi ise sevgidir.
Korkutarak yönetenler, baskı kuranlar, yıldıranlar, sindirenler bir süre sonra tıpkı aynadaki silüetlerine benzer şekilde etkiye benzer şekilde aynı tepki ile karşılaşırlar. Özellikle son zamanlarda Ortadoğu da ve Kuzey Afrika’ da ki devlet başkanlarının başına gelenler bu tarz yönetim tarzının günün birinde çökmeye mahkûm olduğuna en güzel örneklerdir.
Sevgi ile yönetilenler ise güçlerinin kaynağına, merkezine milletlerinin sevgisini ve saygısını mazhar olurlar ve kitleler kendilerini sonuna kadar takip eder, ebediyete kadar da rahmetle ve hayırla yad edilirler.
Korku ile yönetilenlerin aslına, temeline inildiğinde, yetersiz, zaaf sahibi, gizlenmesi gereken bir takım kusurları olan kişiler olduğunu görmemiz mümkündür. Yani kısaca kişilik bozukluklara sahip, bilinçaltındaki bazı sorunlarının ön plana çıkmasını adeta ört bas edebilmek amacı ile bu tür davranışlar gösterirler.
Baskının artmasını talep edenin çevresindeki bürokratı, teknokratı, danışmanı da biraz daha üstüne katarak fazlasını ister, bir süre sonra da ortaya korku imparatorluğunun temelleri atılır.
Baskıdan yana olanlar, şiddet arttıkça aynı şekilde tepki görme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaya başlar çünkü her canlı gibi insanlarda bazı ihtiyaçlarının giderilmesi gerekir. Aksi takdirde en fazla ölümü göze alarak hiç de istenmeyen olayların ortaya çıkmasına neden olurlar. Bunun adı da kaostur ve sonunda her kesimin zararlı çıkacağı bir ortam ortaya çıkar.
Sevgi ile yönetilen ülkelerde ise gerek bireyler arasında gerek ise bireyler ile kurumlar, dolayısı ile en üst kurum olan Devlet arasında ilişkiler güven ve saygıya dayanır. Her birey hakkı olana razıdır, güçler arasında barış, huzur vardır, usulet ve suhulet ön plandadır. Bu durumun bir şekilde bireylere de, topluma da, devlete de bir ışık şeklinde yansımasını hissetmemiz mümkün değildir. Hatta konuyu biraz daha somutlaştırmak için şu öyküye bir göz atmak gerekiyor:
“Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?”diye. “Bakın göstereyim” demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da “derviş kaşıkları” denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart koymuş. “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine “Simdi…” demiş ermiş. “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun” deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
“İşte” demiş ermiş. “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
Sunu da unutmayın: Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman…”
Ne var ki yöneticilerin bir çoğunun içerisinde sevgi yerine korku hâkim gücün baskın olduğunu görmek, bu yöndeki korkularımın daha da kronikleşmesine ve artmasına neden oluyor.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Ucuz Davetiye - Davetiye Modelleri
reklam
NÖBETCİ ECZANE
Toknoloji