YouTube

  • DOLAR
    %0,13
  • EURO
    %-0,20
  • ALTIN
    %0,20
  • BIST
    %0,64
Eğitim-Bir-Sen Yerköy İlçe Temsilciliğinden Bakan Dinçer’e tepki

Eğitim-Bir-Sen Yerköy İlçe Temsilciliğinden Bakan Dinçer’e tepki

Eğitim-Bir-Sen Yerköy İlçe Temsilciliği yaptığı yazılı açıklamada Ömer Dinçer’in öğretmenlerin çalışma saatleri ve Eğitimde yaşanan olumsuzlukların, sıkıntıların tek kaynağının öğretmenler olarak görülmesine tepki gösterdi.
21032012boraEğitim-Bir-Sen Yerköy İlçe Temsilcisi Aydın Bora, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in eğitim muhabirleriyle yaptığı açıklamada öğretmenlerin ilköğretimde ortalama 870 saat, ortaöğretimde ise 756 saat okulda kaldığını bunu yanı sıra Bakan Ömer Dinçer’in ”Yılda üç ay çalışmayıp yattığımız, Ödeneği olmayan okullarımızı iyileştirmek için çalışırken, soruşturma sonucu ceza aldığımız ve zan altında bırakıldığımız, Eşit işe eşit ücretti hak etmediğimiz, Öğrenim ve sağlık özründen mahrum bırakıldığımız, İl emrinin kaldırılması sonucu mağdur olduğumuz, Son olarak da Fatih Projesi kapsamında biz öğretmenlerin teknolojik kapasitemizin sadece elimizde ki cep telefonları ile sınırlı olduğumuzun söylenmesi. “ bizleri üzmüştür.
Açıklamalarına şu şekilde devam eden Aydın Bora, “bir ders yılı içinde 180 iş günü bulunmakta ve yukarıdaki açıklamaya göre öğretmenler günlük saat cinsinden ilköğretimde 4,8 saat, ortaöğretimde ise 4,2 saat okulda bulunmaktadır. Bu nedenle Bakan Dinçer’in vermiş olduğu rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır.
Öğretmenler bu 180 iş gününün haricindeki günlerde ek ders ücreti alamamaktadır. Hafta sonu kursları, etütler, toplantılar, seminerler bu çalışma saatine dahil değildir.
Bakan Dinçer’in açıklamasında; 2011 OECD raporundaki dolar cinsinden maaşlar 2009 verilerine göre hazırlanmıştır. Türkiye’de yeni bir ilköğretim öğretmeninin maaşının yıllık 25.536 $ ve OECD ortalamasının 29.767 $ olarak ifade edilen rakamlar 2009 yılına ait rakamlardır ve günümüzün gerçek rakamlarını yansıtmamaktadır. Şu an yeni bir ilköğretim öğretmeninin maaşı 1.592 TL’dir. Dolar cinsinden bakıldığında ise 877 $’dır. Bu öğretmenin ek ders ücretleriyle birlik maaşı 2.049 TL ve dolar cinsinden 1.129 $’ olmaktadır. Yıllık dolar cinsinden hesap edecek olursak, ham maaşı 10.524 $, ek dersli maaşı ise 13.548 $’dır.
Bu rakamlara bakıldığında Bakan Dinçer’in ifade ettiği rakamların neredeyse yarısı kadar olduğu görülecektir. Doların günden güne değiştiği günümüzde 2009 yılının verilerine bakarak öğretmenlerimizin az çalıştığını belirtmek yanlış ve üzücüdür.
Bu tür veriler açıklanırken günümüz kuru üzerinden hesaplanarak verilmesi çok önemlidir. Bakanlık, eğitimde verimi artırma adına değişiklikler yaptığı bir dönemde eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozacak söylemlerden uzak durmalı ve eğitim çalışanlarıyla ilgili iletişimin dilini yakalamalı; yüzünü de artık eğitimcilere dönmelidir” diyen Bora, Ülkemizde uzun zamandır bir furya başladı. Eğitimde yaşanan olumsuzlukların, sıkıntıların tek kaynağının öğretmenler olarak görülmesi. Hâlbuki bizler eli öpülesi insanlardık, gelecek nesilleri yetiştirip, geleceği inşa edenlerdik. Bizler sadece “24 Kasım Öğretmenler Gününde” geleceği inşa eden, eli öpülesi insanlar olduk. Bizlerin bugün geldiği nokta da ise bir yılın geriye kalan 364 gününde suçlananlar olduk.
Oysa bizleri her fırsatta suçlayanların, bu sözleri neden söylediklerini açıklayan tek bir cümle vardır. O da “Bugün öğretmenleri aşağılayarak rencide edenlerin, birilerine şirin gözükerek siyasi veya bürokratik rant sağlamaya çalışan insanlar olduğu” ifade etti.
Bora, “Geri de bıraktığımız süreci incelediğimizde öğretmenlerimiz ile ilgili her hangi bir kazanımın olmadığını görmekteyiz. Bunun yanı sıra sözlerle rencide edilmek ise işin farklı bir boyutunu oluşturmaktadır.
Bir yıl içersinde öğretmenlerimiz için söylenen sözleri şöyle sıralayabiliriz:
Yılda üç ay çalışmayıp yattığımız, Ödeneği olmayan okullarımızı iyileştirmek için çalışırken, soruşturma sonucu ceza aldığımız ve zan altında bırakıldığımız, Eşit işe eşit ücretti hak etmediğimiz, Öğrenim ve sağlık özründen mahrum bırakıldığımız, İl emrinin kaldırılması sonucu mağdur olduğumuz, Son olarak da Fatih Projesi kapsamında biz öğretmenlerin teknolojik kapasitemizin sadece elimizde ki cep telefonları ile sınırlı olduğumuzun söylenmesi.
Bunu söyleyenlerin öncelikle kendilerinin teknolojik düzeylerinin ölçülmesi gerekmektedir. Bir makama sahip olmak, teknolojiden çok iyi anladığınız anlamına gelmemektedir. Bu sözleri sizin ayıbınız olarak hafızalarımıza kaydediyoruz. Müdürlük makamı geçicidir, oysa öğretmenlik daimi ve kalıcı bir meslektir.
Artık bazılarının ellerini öğretmenlerin omzundan çekmesi gerekmektedir. Çünkü öğretmenlik mesleği sınıfta öğrenci ile olur. Bugün suçladığınız öğretmenler, sizlerin angarya işlerinden dolayı sınıflarında öğrencileri ile ders işleyememektedir. Çünkü nerde bir tören bir etkinlik varsa anında bir emirle öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz zorunlu bir şekilde katılmaktadır. Bu katılımların kalabalık olmasının sağlanmasında ki temel amacı bugün kimse inkâr edemez. Törene gelen üst amire bir alt amirin hoş görünme çabasıdır.
Hele bir de öğretmenlerinin teknolojik ve kişisel gelişimlerine kafa takılmış ki, sürekli seminer, konferans ve toplantı düzenlenmektedir. Öğretmen nerede, gelen emir üzerine seminer de, konferans da veya toplantı da. Dersler ne oldu? Dersler boş… Bu iş o kadar abartıldı ki artık hafta sonlarına bile bu faaliyetler düzenlenmekte ve zorunlu katılım sağlanmaktadır.
Birde proje faaliyetleri var ki. Adım atmayı bile projeye dönüştürdüler. Bunlar da katılımın zorunlu olduğu projeler…
Birilerinin eğitim anlayışları artık sorgulanmalıdır. Eğitimcinin yeri öncelikle sınıfı ve öğrencisinin yanıdır. Biz eğitimciler öğrencilerimizi bile aşağılamaktan, rencide etmekten sakınmakta ve her fırsatta onları olumlu motive etmeye çalışmaktayız. Hal böyle iken birilerin her fırsatta bizleri rencide etmesi çalışmamızı eleştirmesi hoş bir görüntü oluşturmamaktadır.
Yapılan eleştirileri okurken şöyle bir durumda dikkati çekmektedir. Eleştiri yapanlar acaba devlet okullarında öğretmenlik yaptı mı? Tozlu sınıflar da tebeşir tozu yuttu mu? Ya da devlet okulunda idarecilik yaptılar mı? Bu soruların cevabını bürokrasinin yapısı ortaya koymaktadır.
Öğretmen olmayanların öğretmenleri eleştirmesiyle, eğitim sisteminde yapılacak değişikliklere öğretmenlerimiz dâhil edilmediği sürece bu sistemin çarklarından bazıları her zaman aksayacaktır.
Bugün öğretmenleri eleştirenlerin şuan ki makamları ellerinden gittikten sonra öğretmenlerin yüzlerine nasıl bakacaklarını merak etmeyiz. Tüm sistemin günahı bizim boynumuza değil sizlerin boynunadır. Acaba sizler bizlere ne kadar öğretmenlik yaptırmaktasınız. Artık ellerinizi öğretmenlerimizden çekmelisiniz. Her fırsatta öğretmenleri suçlamak yerine, kendinizi sorgulayarak eğitim sistemine katkı sunabilirsiniz. Sizler şu son bir yıl da biz öğretmenlere ne verdiniz ki neyi eleştiriyorsunuz.
Şunu unutmayın ki sizler bu sistemin geçicileri, bizler ise kalıcılarıyız.”dedi.
Haber : Yerköy Gazetesi

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Yorum yapılmamış

  1. Bir eğitimci olarak, Sayın Aydın BORA hocamızı mertliğinden ve cesaretinden ötürü yürekten kutluyorum. Sayın başkanla aynı sendikada olmamamıza rağmen, kendisinin bu sendikalar ve siyaset üstü görüşlerine satır satır katılıyorum. Birilerinin ki özellikle de eğitimin e’sinden anlamayanların, özellikle artık o kirli siyasi ellerini bu ülkenin öğretmenlerinin üzerinden çekmelerinin zamanı geldi de geçiyor bile. Küçük ve kısa vadeli siyasal hesaplarla ya da birilerine dazgirlik yapmak gayesiyle bize yapılan haksızlıklara ve karalamalara kulak tıkayan insanlara mükemmel bir örnek ve cevap niteliğinde yapılan bu açıklama düşüncelerimizi terennüm etmiştir. Saygılar.

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Ucuz Davetiye - Davetiye Modelleri
reklam
NÖBETCİ ECZANE
Toknoloji