Türkiye’de gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla, uzun yıllardır mart ayının son pazar günü saatlerin bir saat ileri, ekim ayının son pazar günü ise bir saat geri alındığı sistem, 1973’ten itibaren uygulanmaktaydı. Ancak, 2016 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla kalıcı yaz saati uygulamasına geçildi. Kalıcı yaz saatinin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri ise uygulamanın ardından yeniden gündeme geldi.
Konuya ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Taner Demirer, biyolojik saatin insan sağlığı açısından hayati öneme sahip olduğunu vurguladı. Demirer, “Kalıcı yaz saati uygulamasında hücredeki DNA tamir mekanizmasının bozulduğunu ve DNA’nın onarılamaması durumunda hücrelerin kanserleştiğini” ifade etti. Ayrıca, “Kalıcı yaz saati uygulaması kanseri artırdı. Lütfen bu uygulamadan vazgeçilsin, insanların biyolojik ritmiyle oynanmasın” çağrısında bulundu.
Prof. Dr. Demirer, katıldığı bir televizyon programında Türkiye’de kanser vakalarının son yıllarda belirgin şekilde yükseldiğini dile getirerek, “Biyolojik ritmin bozulması nedeniyle Türkiye’de kanserlerde önemli ölçüde artış oldu. 5-6 yıl önce yılda 160 bin olan vaka sayısı, şu anda 250 bine ulaştı” dedi. Demirer, biyolojik saatin hücresel düzeydeki etkilerini ortaya koyan çalışmalarıyla 2017 yılında Nobel Ödülü alan üç ABD’li bilim insanının bulgularına atıfta bulunarak, kalıcı yaz saati uygulamasının insan sağlığı üzerindeki tehlikelerini bilimsel olarak doğruladığını belirtti.
Türkiye’de kalıcı yaz saati uygulaması, 8 Eylül 2016’da yürürlüğe girdi ve tartışmalara rağmen değiştirilmedi. Prof. Dr. Demirer, “Kalıcı yaz saati insan sağlığını tehdit eden bir uygulamadır. Biyolojik ritmi bozan bu sistemden bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
KAYNAK : Ö. Hikmet KAYHAN

