İstanbul, sadece modern yapıları ve dinamik hayatıyla değil, aynı zamanda tarih kokan köşkleriyle de ünlüdür. Boğaz’ın eşsiz manzarasında yer alan, ağaçlarla çevrili yollarda saklı kalmış bu köşkler, şehre dokunan pek çok önemli hikayeye ev sahipliği yapmıştır.
Her biri kendine has bir karaktere sahip olan bu köşklerin tarihleri, yaşadıkları dönemin sosyal, kültürel ve sanatsal yönlerine de ışık tutar. Gelin, İstanbul’un en meşhur köşklerinin ardındaki derin hikayelere göz atalım.
İçindekiler
Toggle1- Yusuf Ziya Paşa Köşkü, Sarıyer – “Perili Köşk”
İstanbul’un sembollerinden biri haline gelmiş olan Yusuf Ziya Paşa Köşkü, Sarıyer’deki boğaz manzarasıyla dikkat çeker. Bu köşk, “Perili Köşk” olarak da bilinir. Köşkün yapımının ardındaki hikaye, zengin bir Mısır tüccarının başyaveri Yusuf Ziya Paşa’nın genç bir kadına aşık olmasından doğar. Aşkı uğruna inşa edilen köşk, dönemin olayları nedeniyle birkaç kez yarıda kalsa da tamamlanmış ve genç kadın bu köşke yerleşmiştir. O kadar güzel bir kadındır ki, etraftan bakanlar onu “peri” olarak nitelendirir. Bu yüzden köşk halk arasında “Perili Köşk” olarak anılmaya başlanmıştır. Ziya Paşa, aşık olduğu kadını kaybettikten sonra köşk terk edilmiştir. 1995’te başlatılan restorasyon çalışmalarıyla tekrar eski ihtişamına kavuşturulan bu köşk, hala İstanbul’un en özel yapılarından biri olarak varlığını sürdürüyor.
2- Ragıp Paşa Köşkü, Kadıköy
Kadıköy’ün Caddebostan sahilinde bulunan Ragıp Paşa Köşkü, heybetli yapısıyla dikkat çeker. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, dönemin önemli zenginlerinden Ragıp Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Bahçesinde rengarenk çiçekler ve çınar ağaçları bulunan köşk, bir dönem yat kulübü ve askeri hastane olarak kullanılmıştır. İstanbul’un önde gelen isimlerinden Vehbi Koç ve ünlü sanatçı Abidin Dino gibi isimler burada yaşamıştır. Şu anda köşk boş olup yalnızca geçmişin anılarını yaşatmaktadır. Ancak yine de geçmişin etkileyici izleriyle ziyaretçilerini büyülemektedir.
3- Çinili Köşk, Fatih
Topkapı Sarayı’nın dış surlarına yakın bir noktada bulunan Çinili Köşk, Türk çini sanatının en güzel örneklerinden biridir. Mavinin farklı tonlarında çinilerle bezenmiş bu köşk, Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilmiştir ve dönemin mimarisine hayran bırakacak derecede zarif bir yapıdır. Ancak köşk, zaman içinde bir yangın geçirmiş ve farklı işlevlerle kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde ise, Osmanlı ve Selçuklu çini sanatına ait örneklerin sergilendiği bir müze olarak hizmet vermektedir.
4- Malta Köşkü, Beşiktaş
Yıldız Parkı’nda yer alan Malta Köşkü, görkemli mimarisiyle dikkat çeker. İnşasında Malta’dan getirilen taşlar kullanıldığı için bu adı almıştır. Tarihsel olarak önemli olaylara ev sahipliği yapmış olan bu köşk, özellikle V. Murat’ın tahta çıkmaya çalışırken alıkonulduğu yer olarak bilinir. Şu anda köşk, çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapmaktadır ve hala geçmişin ihtişamını yaşatmaktadır.
5- Aşiyan Köşkü, Beşiktaş
Boğaz’a hakim bir konumda bulunan Aşiyan Köşkü, adını “kuş yuvası” anlamına gelen Aşiyan kelimesinden alır. Bu zarif yapının planı, ünlü Türk şairi Tevfik Fikret tarafından yapılmıştır ve şairin 9 yılını burada geçirmiştir. Fikret’in vefatından sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınan köşk, aynı zamanda ünlü şairin mezarına da ev sahipliği yapmaktadır. Bu köşk, hem şairin hayatını hem de dönemin sanatını simgeleyen önemli bir yapıdır.
6- Atlı Köşk, Sarıyer
Sarıyer’deki Atlı Köşk, İtalyan mimar Edoardo de Nari tarafından inşa edilmiştir ve adını bahçesindeki görkemli at heykellerinden alır. Heykellerden biri, Venedik’teki San Marco Kilisesi’ndeki atlardan birinin replikasıdır. Köşkün sahibi Hacı Ömer Sabancı, bir müzayedede gördüğü bir at heykelini o kadar beğenmiştir ki, onu satın almak için teklifi artırarak bu heykelin sahibi olmuştur. Beyaz rengi ve sadeliğiyle şıklığı yansıtan köşk, şu an Sabancı Müzesi olarak kullanılmaktadır ve her yıl çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.
7- Bağdat Köşkü, Fatih
Topkapı Sarayı’ndan boğaza bakan Bağdat Köşkü, IV. Murat’ın Bağdat seferinin ardından inşa edilmeye başlanmıştır. Padişah, köşkün manzarasına hayran kalmış ve her sabah burada kahvesini içermiştir. Bu köşk, aynı zamanda zaman içinde kütüphane olarak da kullanılmıştır ve 2006 yılında restore edilmiştir. Günümüzde ise bu köşk, Topkapı Sarayı ziyaretçilerinin ilgisini çeken önemli bir yapıdır.
8- Abdülmecid Efendi Köşkü, Üsküdar
1880 yılına tarihlenen Abdülmecid Efendi Köşkü, II. Abdülhamit tarafından satın alınarak Abdülmecid Efendi’ye hediye edilmiştir. Köşk, başlangıçta bir av köşkü olarak kullanılmıştır. Ancak Abdülmecid Efendi’nin sanat tutkusuyla burası resim ve yazı çalışmalarının yapıldığı bir yer haline gelmiştir. Bu köşk, sanat, edebiyat ve siyaset dünyasından birçok önemli ismi ağırlamıştır. Şu anda sosyal tesis olarak kullanılan bu köşk, hala önemli bir kültürel miras olarak ayakta kalmaktadır.
9- Beykoz Mecidiye Kasrı, Beykoz
Beykoz Mecidiye Kasrı, Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli yapılarından biridir. Mermer cephe kaplaması ve etkileyici boğaz manzarasıyla dikkat çeken bu kasır, Sultan Abdülaziz’in dinlenmek için sıkça ziyaret ettiği bir yerdi. Fransız İmparatoriçesi Eugénie gibi yabancı devlet erkanı ve elçiler de burada ağırlanmıştır. Geniş iç mekanları ve zarif dekorasyonuyla sarayı andıran bu kasır, İstanbul’un tarihsel zenginliklerinden biridir.
10- Cemil Topuzlu Köşkü, Kadıköy
Kadıköy’deki Cemil Topuzlu Köşkü, Art Nouveau tarzının öne çıkan örneklerinden biridir. 20. yüzyılın başlarında inşa edilen köşk, dönemin ünlü doktoru Cemil Topuzlu tarafından yaptırılmıştır. Köşk, Topuzlu’nun büyük bir özenle inşa ettirdiği bir yer olmuş ve büyük davetlere ev sahipliği yapmıştır. Ancak zamanla sahip değişiklikleri yaşamış ve yıllar içinde İstanbul’un cemiyet hayatının önemli bir simgesi haline gelmiştir.
İstanbul’un bu tarihi köşkleri, şehre hem estetik hem de kültürel bir derinlik katmaktadır. Her biri, İstanbul’un bir zamanlar nasıl zarif ve ihtişamlı bir metropol olduğunu ve o dönemin önemli isimlerinin izlerini taşımaktadır. Bu köşkler, sadece geçmişin izlerini yaşatmakla kalmaz, aynı zamanda İstanbul’un tarihini anlamak isteyenler için paha biçilmez birer kültürel miras niteliği taşır.

