Türk edebiyatı, 2025 yılının temmuz ayında büyük bir çınarını kaybetti. Romanları, öyküleri ve çevirileriyle edebiyatımıza damga vuran, akademik çalışmaları ve cesur söylemleriyle dikkat çeken usta yazar Pınar Kür, 82 yaşında yaşamını yitirdi.
15 Nisan 1943’te Bursa’da dünyaya gelen Pınar Kür, edebiyata neredeyse doğuştan adım attı. Annesi, tanınmış yazar ve öğretmen İsmet Kür; babası ise matematik ve Fransızca öğretmeni Bahram Kür’dü. Bu aydın birikim, onun sanat yolculuğunun ilk taşlarını döşedi. Robert Kolej’de lise öğrenimini tamamladıktan sonra ABD’de Queens College ve Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi aldı. Ardından Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde tiyatro üzerine doktorasını yaparak akademik yönünü de güçlendirdi.
1970’li yılların başında tiyatro ile ilgilenmeye başlayan Kür, 1971-1973 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda dramaturg olarak görev yaptı. Aynı dönemde öykülerini edebiyat dergilerinde yayımlamaya başladı. Dost, Yazko Edebiyat, Cumhuriyet, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri gibi dönemin öncü mecralarında hem yazarlık yaptı hem de edebiyat dünyasındaki yerini sağlamlaştırdı.
İlk romanı “Yarın Yarın” 1979 yılında yayımlandığında büyük ilgi gördü. Ancak onu edebiyat sahnesinde kalıcı kılan asıl eser, 1983 tarihli öykü kitabı “Akışı Olmayan Sular” oldu. Bu eser, 1984 yılında Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görüldü. Feminist bir perspektifle kaleme aldığı eserlerinde kadınların bastırılmışlıkları, toplumla mücadeleleri ve bireysel kimlik arayışları güçlü şekilde hissedilir. Kür, sadece yazdığıyla değil, söyledikleriyle de topluma ayna tutan yazarlardandı.
Akademik yaşamında ise İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi gibi kurumlarda uzun yıllar öğretim üyeliği yaptı. Bilgi Üniversitesi’nde Medya ve İletişim Sistemleri Bölümünde ders vererek yeni kuşaklara ilham kaynağı oldu.
Edebiyatın Sınırlarını Zorlayan Bir Yazar
Pınar Kür’ün eserleri, sadece edebi zenginlikleriyle değil, ele aldığı temalarla da dikkat çekti. Kadınların iç dünyaları, toplumsal cinsiyet rolleri, aşk, cinayet, intihar ve ahlaki ikilemler; onun romanlarının temel taşlarıydı. “Asılacak Kadın”, “Bir Cinayet Romanı”, “Sadık Bey” gibi kitaplarında adeta Türkiye toplumunun karanlık aynasını tuttu.
Romanlarının yanı sıra çeviri alanında da büyük katkılar sunan Kür, dünya edebiyatının önemli eserlerini Türkçeye kazandırarak edebi çeşitliliği artırdı. Simone de Beauvoir, Jack London, Doris Lessing gibi yazarların eserlerini çevirdi. “Doğmamış Çocuğa Mektup”, “Aç Sınıfın Laneti”, “Theo’ya Mektuplar” gibi çevirileri, sadece dil becerisini değil aynı zamanda metnin ruhunu da aktarabildiğini gösterdi.
Yaşamdan Sanata, Sanattan Direnişe
Pınar Kür’ün edebiyatı yalnızca kurmaca değil, aynı zamanda bir duruştu. Özellikle kadın hakları, ifade özgürlüğü ve akademik bağımsızlık konularında fikirlerini açıkça beyan etmekten hiçbir zaman çekinmedi. Eserleri birçok kez sansürle ya da yargılamalarla karşı karşıya kalsa da o, kaleminden ve sözünden asla vazgeçmedi.
Kür, sadece yazmadı; aynı zamanda yaşadı, direndi ve tanıklık etti. Oğlu Emrah Kolukısa ile birlikte geçen özel yaşamını da toplumdan saklamadan, sade ama onurlu bir şekilde sürdürdü. Arşivi, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nda koruma altına alınarak gelecek kuşaklara miras bırakıldı.
PINAR KÜR’ÜN BAZI ÖNEMLİ ESERLERİ
-
Yarın Yarın (1979)
-
Küçük Oyuncu
-
Asılacak Kadın
-
Akışı Olmayan Sular (1983)
-
Bitmeyen Aşk
-
Bir Cinayet Romanı
-
Sonuncu Sonbahar
-
Cinayet Fakültesi
-
Sadık Bey
-
Bir Deli Ağaç
-
Aşkın Sonu Cinayettir
-
Hayalet Hikâyeleri
Çeviri Eserlerinden Bazıları:
-
Theo’ya Mektuplar
-
Vişnenin Cinsiyeti
-
Aç Sınıfın Laneti
-
Doğmamış Çocuğa Mektup
-
Yabancı Kucak
-
Geniş Geniş Bir Deniz
Pınar Kür’ün vedası, Türk edebiyatında kolay kolay doldurulamayacak bir boşluk bıraktı. Onun kalemi, yalnızca bir anlatıcı değil; bir direnişçi, bir düşünür, bir kadın olarak tarihe geçti. Şimdi, ardında bıraktığı eserlerle yaşamaya devam edecek. Onu anmanın en iyi yolu, kitaplarını yeniden okumak ve yeni kuşaklara onun cesur, sorgulayan sesini ulaştırmaktır.
