Ege Denizi’nin kuzeyinde, Türkiye’nin en batı ucunda yer alan Gökçeada, yalnızca coğrafi değil; ruhsal olarak da “uçta” bir yer. Bozulmamış doğası, çok kültürlü geçmişi ve organik yaşam biçimiyle öne çıkan ada, her yıl artan bir ilgiyle karşılaşıyor. Ancak onu asıl özel kılan, hâlâ kalabalıklardan uzak kalabilmesi ve özellikle bahar aylarında ziyaret edenlere sükunetin en derin hâlini sunması.
Haziran 2011 itibarıyla “Cittaslow” yani “Sakin Şehir” unvanını alan Gökçeada, bu kimliğiyle dünyanın ilk ve tek sakin adası olma özelliğini taşıyor. Türkiye’nin en büyük adası olan bu topraklar aynı zamanda en batı noktasına, İncirburnu’na da ev sahipliği yapıyor.
“Neden Daha Önce Gelmedim?”
Adada ilk kez vakit geçiren birçok kişi, aynı hayreti paylaşıyor: “Neden daha önce hiç gelmedim?” Baharın taze renklerine bezenmiş Gökçeada, taş evleri, nostaljik Rum köyleri, zeytinliklerle dolu tepeleri ve özgürce dolaşan keçi-koyun sürüleriyle adeta bir masal diyarına dönüşüyor.
Doğanın uyanışıyla birlikte serpilen çiçekler, tertemiz havası ve sessizliği ile şehir hayatından uzaklaşmak isteyenler için tam anlamıyla bir sığınak.
Antik Bir Adanın İzleri: İmbros’tan Gökçeada’ya
Gökçeada, antik çağlarda İmbros (veya İmroz) olarak anılıyordu. Thoukydides’e göre Atinalı göçmenler adaya “İmaura” adını vermişti; bu Luwi dilinde “Yüce Ana Tanrıça” anlamına geliyordu. Yüzyıllar içinde bu isim evrilerek “İmbros” oldu. Osmanlı döneminde de aynı ad kullanıldı. 29 Temmuz 1970’te ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kararıyla ada resmen “Gökçeada” adını aldı. Bugün hâlâ “İmroz” ismi halk arasında nostaljik bir saygı ifadesi olarak yaşamaya devam ediyor.
Ulaşım ve Yolculuk Deneyimi
Gökçeada’ya ulaşım, Çanakkale’nin Eceabat ilçesindeki Kabatepe Feribot İskelesi’nden sağlanıyor. Yoğun sezonda feribot biletlerini önceden online olarak almak bekleme süresini kısaltıyor. Yaklaşık 1 saat 20 dakikalık bir deniz yolculuğu sonrası Kuzu Limanı’na varılıyor. Adaya gelen ziyaretçiler, mesafeler arasındaki uzaklıklar nedeniyle özel araçla seyahat etmenin büyük kolaylık sağladığını belirtiyor.
Köyler Arasında Bir Zaman Yolculuğu
Adada merkez dışında 10 köy bulunuyor: Zeytinliköy, Kaleköy, Eski ve Yeni Bademli, Tepeköy, Eşelek, Şahinkaya, Dereköy, Şirinköy ve Uğurlu. Bu köylerin her biri farklı bir karaktere ve mimari dokuya sahip. Bahar döneminde ziyaret edildiğinde, sessiz sokaklarında huzur içinde gezmek, geleneksel Rum taş evlerinin gölgesinde fotoğraflar çekmek mümkün.
Özellikle Zeytinliköy ve Tepeköy’deki çınar altları, Gökçeada’da çayın ve sohbetin adresi olmuş durumda. Zeytinliköy’de Mina Cafe’nin damla sakızlı muhallebisi, Efibadem kurabiyesi; Tepeköy’de Barba Yorgo’da geleneksel mezeler ve gün batımında özgür koyunların silüetleri adayı unutulmaz kılıyor.
Doğal Lezzetlerin Peşinde: Gökhan’ın Bal Çiftliği
Bademli Köyü’nde yer alan “Gökhan’ın Bal Çiftliği” ise hem doğaya hem emeğe saygı ile şekillenmiş özel bir durak. Taşlarla döşeli dar bir patikadan ulaşılan bu yer, ziyaretçilere sadece bal değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi sunuyor. 13,5 gün boyunca kendi elleriyle yaptığı patikada doğaya zarar vermeden yürüyüş yaparken, son noktada sıcak bir sohbet, lavanta kokuları ve çam balı sizi karşılıyor.
Kaleköy’de Gün Batımı
Gökçeada’da gün batımının en etkileyici adreslerinden biri Kaleköy. Kaleye çıkarken uğranması gereken duraklardan biri de Mustafa’nın Kayfesi. Gölgelik alanı ve manzaralı terasıyla huzurlu bir mola sunan kafe, hemen yanı başında yer alan “İmroza Sabun Atölyesi” ile de dikkat çekiyor. Ziyaret saatini kaçırmış olsanız bile, bahçesinden yükselen çiçek kokuları ve doğal sabun üretiminin izleri burayı ilgi çekici kılıyor.
Kaleköy’de gün batımı ise Imroz Poseidon Restoran’da, Ege’nin sessizliği eşliğinde içilen bir kadeh şarap ve Ege mezeleriyle birleştiğinde bir hafıza fotoğrafına dönüşüyor.
Gökçeada’nın Saklı Koyları ve Plajları
Adada denize girmek isteyenler için çok sayıda koy ve plaj mevcut. Laz Koyu, Aydıncık Plajı, Kefalos, Gizli Liman, İncekum ve kuzeydeki Yıldız Koyu en çok tercih edilenler arasında. Daha bakir ve doğa ile baş başa kalmak isteyenler içinse Marmaros Plajı ve şelalesi görülmeye değer. Kamp yapmak isteyenler içinse bu alanlar son derece elverişli.
Gökçeada’da Bahar Bir Başka
Yemyeşil zeytinlikler, rengarenk çiçekler, taş evli köyler, damla sakızlı tatlılar, lavanta kokuları ve keçi sürüleri arasında geçirilen birkaç gün, Gökçeada’nın insana kattığı sadeliği ve derinliği hissetmek için yeterli oluyor. Bahar aylarında adayı keşfetmek, sadece bir tatil değil; aynı zamanda içsel bir yolculuk anlamına da geliyor.

